|
|
|
Tapınakçılar,GDD ve Bilinmeyen Gerçekler
Binlerce yıldır Siyonist güçler şeytani emelleri için tam gaz çalışıyor.Artık anlaşılmalıdır ki bu Var olma yada Yok olma savaşıdır. Düşmanımız olan bu Dinsizlerin planlarını deşifre ediyor,biliyor ve hergün biraz daha sesimizi yükselterek karşı geliyoruz. Bize katılın, sizler Ahir Zaman günleri için doğdunuz. Susmayın.Hayat; para zevk sefa içinde yasamak değildir.Anlatmaktan ve paylaşmaktan korkmayın.Araştırın, okuyun ve gerçeklere ulaşın.Unutmayın ki planların en büyüğü şüphesiz ALLAH'tır.
Başımızın Belası KABALA!
Bugün kü Dünya ekonomisine, gücüne ve politikasına sahip olan Yahudi siyonistlerin ellerinde ki büyü kitabı olan ''Kabala'' ne zaman yazıldı, mucidi kimdir, bunlar bilinmiyor. Fakat şunu açık bir dille ifade edebilirm ki bugün kullanılıyor olması 1.haçlı seferi ile Kudüs'e yapılan işgal sonucunda Tapınak Şovalyeleri'nin Süleymaniye Tapınağında ellerine geçmesi ile bu lane
tli serüven başlıyor. Papa'nın haçlı ordusuna gerçek Hristiyan şovalyeleri olarak katılan bu Tapınak Şovalyeleri, Süleyman'ın Tapınağı'nda bir şey buluyorlar, ve onu bulunca da derin bir "hassssktiiir" çekmişlerdir diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü Bu buldukları şey; kabala adı verilen, çok az kelime ve müthiş bir matematiksel düzenle yazılmış bir büyü kitabıdır. Gariptir, 1. Haçlı Seferi'ndeki en büyük katliam da büyünün bulunduğu Süleyman'ın Tapınağı'nda olur.
Tarihi genelde kazananlar yazar, fakat bu katliamı kendileri dahi inkâr etmiyorlar . Örneğin 1. haçlı ordusunda bizzat bulunan Fulcher of Chartres şunları söylemiştir: "Bu tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebilir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar."
Neden bu katliamı Süleyman'ın Tapınağı'nda yaptılar? Veya sürdürmekte oldukları bu katliamı neden bu tapınakta iyice abartarak herkesi kılıçtan geçirdiler?
Bir şeyleri saklamak için olabilir mi? Örtbas etmek için, yayılmasını ve duyulmasını engellemek için olabilir mi?Tarihte biraz daha geriye gidecek olursak firavunlar döneminin Mısır'ı ve ondan önce de Babylon (Babil) bu gizli öğretiye sahipti. Yani günümüzdeki elit aileler, Babil'in mirasçılarıdır. Onların günümüz versiyonundan ibaretlerdir.
Nitekim Tapınakçılar elde ettikleri bu büyü gücü ile Avrupaya Osmanlıya Arap yarım adasına, Afrikaya,Asyaya,Amerikaya kısacası şuanda tüm dünyanın sahibi olmuşlardır.Bi zamanların Papası,Osmanlı padişahları,Arap Kralları bile bu gelişmekte ve büyümekte olan insanları yani MASON'ları her defasında idam etselerde yüzyıllar sonra, Tapınak Şovalyeleri'nin mirasına konan elitler en sonunda günümüz dünyasını etkisi altına alan Illuminati'yi kurdular. Tarih 1776. Amerika Devletinin kurulmasıyla aynı tarihtir. Yani Amerika Birleşik Devleti kurulan ilk ve en büyük Mason devletidir. A'sından Z'sine hayat metafizik güç ile yönetilmektedir. CIA özellikle Kabala sayesinde Şeytani Cinlerle sürekli Dünya politikasına gizli yollarla etki etmektedir. Herzaman söylediğim gibi yinelemek istiyorum;
"Dünya, aklınızın alamayacağı kadar ruh hastası insanlar tarafından yönetiliyor.
Kurtlar Vadisi ve Gerçek Yönleri
POLAT ALEMDAR:ABDULLAH ÇATLI
SÜLEYMAN ÇAKIR:ALAADDİN ÇAKICI
ASLAN AKBEY(ABBAS USTAOĞLU):AHMET CEM ERSEVER+HİRAM ABAS
PALAAKALLI-YEŞİL-MAHMUT YILDIRIM(AHMET CEM ERSEVERİN ÖLDÜRÜLMESİNDE ADI GEÇEN ŞAHIS)
DOĞU EŞREFOĞLU: MEHMET FUAT DOĞU+EŞREF BİTLİS
MEMATİ BAŞ:MURADİ GÜLER
ŞAHİN AĞA: İBRAHİM ŞAHİN
NESRİN-ÇAKIRIN KARISI:UĞUR ÇAKICI
İPLİKÇİ NEDİM(NEDİM MALİK):NESİM MALKİ
ŞEVKO:İBRAHİM TELEMEN
ŞEVKONUN ÖLMEDEN ÖNCE KONUŞMAK İSTEDİĞİ GAZETECİ:UĞUR MUMCU
HALİL İBRAHİM KAPAR(HALO): HALİL HAVAR
DEVE TUNCAY(TUNCAY KANTARCI):TUNCAY MATARACI
MEHMET KARAHANLI (BARON)ELAHATTİN BEYAZIT(TUNCAY ÖZİLHAN,RAHMİ KOÇ)
ZİYA YILMAZ: DÜNDAR KILIÇ(DİZİNİN BAŞLARINDA BİR SAHNEDE BARON LAZ ZİYAYA ÜZÜLME BU SENE DE SÜRMENESPORU ŞAMPİYON YAPARIZ DEMİŞTİ)
KILIÇ:NİHAT AKGÜN
HÜSREV BEKİROĞLU:ABUZER UĞURLU----(HÜSEYİN BAYBAŞİN)
TESTERE NECMİ: YAŞAR AVNİ MUSULLULU (SARI AVNİ)
KONSEYİN AVUKATI NİZAMETTİN GÜVENÇ:AYDOĞAN SEMİZER
BARONUN SÖZ BİR'DE KAYBOLAN UÇAKSAVARLARLA İLGİLİ KONUŞTUĞU KİŞİ:AYDIN DOĞAN(HÜRRİYETTE DE BENZER Bİ BAŞLIK ÇIKMIŞTI "KAYBOLAN SİLAHLAR KADEK'İN ELİNDE Mİ?" DİYE)
ELİF:AVUKAT ŞEYDA YILDIRIM
BEHİÇ TÜRKCAN:BEHÇET CANTÜRK
BARIŞ BULMAZAVAŞ BULDAN
ÖNDER ZÜLFÜ KOŞAL: ÖMER LÜTFİ TOPAL
HÜSREVİN YARDIMCISI ŞEYHMUZ:ŞEYHMUZ DAŞ
LAZ ZİYA'NIN YARDIMCISI ORHAN:TARIK ÜMİT
ÇAKIRIN KUMARHANESİNİN MÜDÜRÜORKMAZ YİĞİT
YENİ DGM SAVCISI:AYKUT CENGİZ ENGİN,ENGİN BALTACI
PKK, Körfez Savaşı sonrasında K.Irak'ta ve Türkiye’de oldukça güçlenmiş, Türkiye'nin her yerinde örgütlenip birçok faili meçhul cinayetlere imza atmıştı. Bu sıralar PKK’nın Türkiye’ye maliyeti her yıl 10 milyar $ civarlarındaydı. Bölgede huzurun sağlanması amacıyla Çekiç Güç konuşlandı. PKK, 30’u aşkın üst düzey devlet memurlarını ve önündeki bazı engel teşkil edecek insanları ortadan kaldırıyordu.
"Basın-Yayın kuruluşlarının temsilcileri resim ve görüntü aldıktan sonra dışarı çıkarıldılar. Ses geçirmez kapılar kapatıldı. Milli Güvenlik Kurulu, tam ilan edildiği saatte, gündem konularını görüşmek üzere başladı.
Devlet Başkanı kısa bir konuşma ile toplantıyı açtı. MGK gündemindeki konular mutad olduğu üzere görüşülmeye başlandı. MGK üyeleri, bütün toplantılarda olduğu gibi, hazırlıklı gelmişlerdi. Konuşan kimseler, konularını doğrusu iyi ifade ediyorlardı; belli ki, hem konularına tam hakimdiler, hem de derslerine iyi çalışmışlardı.
Nihayet, sıra en mühim konuya geldi: Bölücü Terör ve PKK ile Mücadele... Evvela, Genel Kurmay Başkanı son durumu veciz bir üslupla net bir şekilde ortaya serdi. Son olarak, Jandarma Genel Komutanı söz alarak, PKK ile mücadeledeki son durumu ve sıkıntıları tekraren özetledi. Terörün çığrından çıkığını söyleyerek, son 1,5 yıl içinde Terör İttifakı'nın büyük şehirlerde yaptığı eylemlerin dökümünü vermeye başladı.
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis; "Bu böyle gidemez. Bu duruma daha fazla tahammül edemeyiz. Mutlaka acil önlemler almamız lazım! Bir Plan'ımız var. Eğer izin verirseniz, arzetmek istiyorum.?"
Hiç kimseden itiraz gelmeyince, Planı anlatmaya başladı. Uzun müzakerelerden sonra, Askerler'de Siviller'de gönülsüz'de olsalar, MGK, Plan'ı "denemeye değer ve uygulanabilir" bularak kabul etti. Plan'a kod adı olarak KALE PLANI denildi.
Kale Planı'nı, tüm hazırlıklarını yaparak ve teşkilatını kurarak, Jandarma Genel Komutanlığı uygulayacaktı.”
Devlet ve ordu izninde büyük bir teşkilat kuruldu. Teşkilat’ta özel olarak seçilip eğitime tabi tutulacak olan askerler ve polisler görev yapacaklardı. Bir yandan da gayrı resmi teşkilat kuruldu . (JİTEM). JİTEM’in başına Ahmet Cem Ersever getirildi. JİTEM, Çekiç güç’ ün PKK’nın kamplarına ilkyardım adı altında silah dağıttığını fotoğraflayarak belgelemişti. Cem Ersever belgeleri hemen Eşref Bitlis'e gönderdi. Eşref Bitlis, Türkiye'nin Kuzey Irak politikalarının belirlenmesinde önemli rol oynuyordu.
Eşref Bitlis, Uğur Mumcu ve Ahmet Cem Ersever Suikastleri
“Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi büyük Ortadoğu devletlerinin dışişleri bakanlarının 10 Şubat 1993’te Şam’da bir araya gelmelerinin ardından 7 gün sonra 17 Şubat’ta Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı bilinmeyen bir kazadan dolayı düştü. Orgeneral Eşref Bitlis kazada şehit oldu. Genelkurmay Başkanlığı tarafından uçağın buzlanma sonucu düştüğü açıklandı. Türkiye’nin bölünmesini istemeyen bu savaşın ancak Türkiye, İran ve Suriye’nin birleşerek biteceğini düşünen Eşref Bitlis’in ortadan kaldırılmasıyla Çekiç Güç’ün önündeki en büyük engel ortadan kaldırılmıştı.
Uğur Mumcu ise MOSSAD-Barzani bağlantısını anlatan bir yazısından 17 gün, Süleyman Demirel’in Suriye gezisinden 5 gün sonra, 24 Ocak 1993 Pazar günü arabasının altına konulan C-4 tahrip kalıbının patlaması sonucu öldü. Eşref Bitlis, Kuzey Irak’taki kürt liderlerle sık sık görüşüp onlara PKK’ya yardım yapmamaları konusunda sert uyarılarda bulunuyordu. Uğur Mumcu ise son zamanlarında Mossad-Barzani ilişkilerinde birçok gizli sorunun cevabını ortaya çıkarmıştı.”
JİTEM ‘in başına seçilen Ahmet Cem Ersever, adının karıştığı Eşref Bitlis'in ölümünden sonra 17 Mart 1993’te yani olaydan bir ay sonra JİTEM'den de askerlikten de istifa etti. Bunun üzerinde operasyon rafa kaldırıldı. Ahmet Cem Ersever, Aydınlık gazetesine Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve bazı faili meçhul cinayetlerle ilgili birçok açıklamalar yaptı. Bu açıklamalardan sonra 4 Kasım 1993'te Ankara'da ölü olarak bulundu. Oysa Ahmet Cem Ersever, Eşref Bitlis Paşa'yı bir başka severdi. Cem Ersever, JİTEM'i çok güzel örgütlemişti. O günlerde JİTEM, tam bir kontr-gerilla örgütü olma yolunda hızla ilerliyordu.
PKK ile mücadele daha başlamadan Eşref Bitlis’in ölümüyle beraber bitmişti. Plan'da rafa kaldırıldı. Bunun üzerine bu işe dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar el koydu. Mehmet Ağar, dönemin hükümet başkanı Tansu Çiller’in izninde büyük bir örgüt kurdu. Tansu Çiller, Mehmet Ağar’ın kurduğu bu örgüte birçok istihbarat kuruluşlarının üstünde yetkiler verdi. Bu örgütün başına Korkut Eken getirildi. (1993).
Aydoğan Vatandaş: "17 Haziran 1997 tarihinde Ankara'da görüştüğüm bir istihbarat yetkilisi şunları söylüyordu: PKK ile asıl mücadeleyi üstlenmesi için özel bir güç oluşturuldu. Bu güç içerisinde her birimden isim bulunuyordu. MİT'ten, Jandarma'dan, Özel Harekat timlerinden, kısacası en başarılı personelden korkunç bir güç oluşturuldu. Başlarında da Korkut Eken bulunuyordu. Bu fikrin savunucusu aslında Alparslan Türkeş'ti. Bu güç kısa süre sonra kendi yöntemleriyle PKK ile mücadele etmeye başladı. PKK'nın finans kaynakları, bakanlara kadar uzanan bağlantıları bir bir tespit ediliyordu. Ağar bu arada PKK ile bağlantılı görülen büyük bir sermaye grubunuda karşısına almaya başlamıştı. Bu özel güç Özel Kuvvetler Dairesi'nin kontrolünde olmasına rağmen, sanki Ağar'ın kontrolündeymiş gibi gözüküyordu."
Aydoğan Vatandaş'ın Armagedon adlı kitabında şu cümle geçmektedir.
"Ağar bu arada PKK ile bağlantılı görülen büyük bir sermaye grubunuda karşısına almaya başlamıştı."
Bu sermaye grubu Cavit Çağlar'ın yönettiği grupdur.
Tansu Çiller, kurmaya çalıştığı ve bazı kesimler tarafından gelen tepkiler üzerine kuramadığı Kamu Güvenliği Başkanlığı'nı, sonralardan kurdurduğu Çiller Özel örgütü ile bir nevi kurmuş oldu.
PKK’ya yardım eden işadamları ve sanatçılar’ın adının olduğu 57 kişilik bir liste hazırlandı. Bu belgeyi Mehmet Eymür’ün başında olduğu birim MİT Kontr-terör Dairesi hazırlamıştı.
1) 14 Ocak’ta Behçet Cantürk öldürüldü.
2) 25 Ocak1994, Liceli avukat Yusuf Ekinci Ankara’da öldürüldü.
3) 28 Mart 1994’de Fevzi Aslan ve Salih Aslan’ın cesetleri Kınalı- Sakarya TEM otoyolunda bulundu.
4) 3 Haziran 1994’te Savaş Buldan, Hacı Karay ve Liceli Adnan Yıldırım bir köy yolunda ölü olarak bulundu.
5) 11 Kasım 1994’te Behcet Cantürk’ün avukatı Medet Serhat’ın arabası çapraz ateşe alınarak öldürüldü..................
Ve bunun gibi daha birçok kişi öldürüldü.
Bu cinayetler işlenmeden bir süre önce Başbakan Tansu Çiller, 4 Kasım1993’te İstanbul’da çok ilginç açıklamalarda bulunmuştur;
“PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız.”
Behçet Cantürk'ün öldürülmesinden yaklaşık iki hafta sonra Türkiye'de dolar 18 bin lira arttı. Borsa dibe vurdu. Sanki birileri bunun acısını çıkarmak için düğmeye basmışlardı. Behçet Cantürk'ün PKK'ya ve ASALA'ya büyük oranda yardımlar yaptığı biliniyordu. PKK ve ASALA'nın iç ve dış destekçileri el birliği yaparak Cantürk'ün öldürülmesinin sorumlusu saydıkları Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç olmazsa ekonomik olarak cezalandırma yoluna gitmişlerdi.
PKK ile mücadelede Emniyet’ten Korkut Eken’in başında olduğu Çiller Özel Örgütü ve MİT’ten Mehmet Eymür’ün başında bulunduğu Kontr-terör Dairesi vardı.
Bundan sonra gösterilen başarılar neticesinde PKK terörünün beli büyük oranda kırıldı. Güneydoğu’daki birçok PKK kampı bombalandı. PKK’nın birçok elemanı yakalandı. PKK’ya yardım eden birçok işadamı öldürüldü.
Bu iki birim, PKK ile mücadele konusunda birbirleriyle yarış içine girmişlerdi. Bu yarış sadece PKK konusunda devam etmedi. 93’ün ortalarında kurulan Türkiye’nin en büyük, en güçlü ve gizliliğe en çok riayet eden mafya organizasyonu'nun çökertilmesi amacıyla gerçekleştirilen operasyon’dada devam etti.
Metin Kaplan'ın Matruşka adlı kitabında böyle bir konseyden bahsediliyor;
"Çok ama çok büyük bir salonda, en kaliteli keresteden muhteşem işçilikle imal edilmiş, belki de maun, dev bir oval masa etrafında, ilk bakışta sayılamayacak kadar fazla sayıda kalontor adam oturmuş, bazı konuları ciddi ciddi müzakere ediyorlar. Hepsinin giyim kuşamları yerinde, son moda ve marka kıyafetler hiçbirinin üzerine iğreti durmuyor.
Koltuklar maroken, adeta her biri için özel olarak düşünülmüş ve öyle üretilmiş. O dev masaya tek parça bir örtü örtülmüş ki, gören ipek zanneder, kim bilir belki de ipektir. Tavanda üç büyük avize derseniz, tek kelime ile şahane. Aydınlatma, kartonpiyerler arasına maharetle gizlenmiş özel lambalarla yapılıyor. Salonun bir tarafı boydan boya cam. Lakin öyle sıradan camlardan değil herhalde. Yoksa o ebattaki camların rüzgara en azından Lodos'a dayanması imkansız. Bu salon bir büroya ait deseniz, o halde perde olmaması lazım. Bir meşhur ve büyük otelin deseniz, o zaman da, bu adamlar bir otel salonunda bu kadar rahat olamazlar. Çok mühim, gizli ve biraz da tehlikeli şeylerden bahsediyorlar çünkü. Anlamak mümkün değil. Ortada hizmet eden bir tek kişi bile yok, demekki güvenlik tedbiri var. Çok önemli adamlar, çok mühim bir şey için toplanmışlar. Tamam, tamam belli oldu onsekiz kişi bunlar. Türkiye'de hemen herkezin gazetelerden ve televizyonlardan tanıyıp bildiği, her yerde ve her zaman VİP salonlarını kullanan şahıslar..."
Bu iki örgüt arasındaki mücadele Raporlar Savaşı, Ahmet Cem Ersever'in öldürülmesi, Lazem (Lazım) Esmaeili ve Askar (Asko) Simitko'nun öldürülmesi, Tarık Ümit'in öldürülmesi, Yeşil'in emniyet'te sorgulanması, Ömer Lütfü Topal cinayeti zanlıları'nın ihbar edilmesi, Nurullah Tevfik Ağansoy'un öldürülmesi ve son olarakda Susurluk şeklinde sürmüştür.
Raporlar Savaşı
1.MİT Raporu
Eymür'ün, 10 Kasım 1987'de tamamladığı 23 sayfalık raporu, Perinçek'in 2000'e Doğru dergisinde yayınlandı.
"1983-87 arası dört yıllık bir çalışmanın ürünü olan 1. MIT Raporu'nda yer alan en önemli bilgiler Tarik Ümit'ten sağlanmıştı. İki Mehmet'in kavgası işte bu raporla başlıyordu. Raporun en belirgin hedefi Mehmet Ağar'dı ve rapordaki ifadelere göre Ağar "uyuşturucu dünyasının tam ortasında" yer alıyordu. Mehmet Eymür MİT Güvenlik Dairesinin başına geçtiğinde Tarik Ümit en güvendiği ajanıydı. Bu tarihlerde MİT Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcısı ise yine isminden sıkça bahsettiren Korkut Eken'di. 1987'de Aydınlık Dergisi'nin yayınlamasıyla ortaya çıkan 1. MIT raporu olayı hem Hiram Abas'ın hem de Mehmet Eymür ve Korkut Eken'in başını yemişti. Üçü de kısa süre sonra MİT'teki görevlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Ancak Eymür mafya dünyasının korkulu rüyası haline gelen ünlü köstebeği Tarik Ümit ile ilişkisini hiçbir zaman kesmemişti.
Eymür ve Eken 27 Mayıs 1988 tarihinde MİT'teki görevlerinden ayrıldılar. Hiram Abas ise bir süre sonra Dev-Sol'un gerçekleştirdiği bir suikaste kurban gitti. Kısasüre sonra Eken ve Eymür birlikte bir buz fabrikasi işletmeye karar verdiler. Ancak bu da çok fazla uzun sürmedi. Yıllarını isitihbarat dünyasının hareketli ve heyecanlı dünyasında geçiren bu iki adama sivil hayatın tüm kapıları birer birer kapanıyordu. Kavgalı bir şekilde ayrıldılar. İşte her sey o zaman oldu. Bu ayrılıktan haberdar olan dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Korkut Eken'e 'birlikte çalışalım" teklifini götürmekte gecikmeyecekti. Eymür ise beş yıl aradan sonra 14 Subat 1994'te yeniden MİT'e dönmüş ve Kontr-Terör Daire Baskanı olarak göreve baslamıstı."
2.MİT Raporu
“Birincisinde olduğu gibi bu ikinci metinde de ağır suçlamaların hedefi Mehmet Ağar'dı. Daha once yeraltı dünyası ile ilişki içinde olmakla suçlanan Ağar, bu kez Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde sivil şahıslardan muteşekkil bir suç örgütü kurmakla suçlanıyordu. Sonucta yine Doğu Perinçek imdada yetişti. Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay kimliğiyle Türkiye'de serbestçe dolaştıgını, uzman emniyetçi kimliği taşıdığını, buna dayanarak silah ruhsatı aldığını deşifre eden 2. MIT Raporu'nu Doğu Perinçek'in Aydınlık dergisi 22 Eylul 1996 günü yayınladı.
Bu raporda özetle, Emniyet Genel Müdürlüğü doneminde Mehmet Agar'ın görünüşte PKK ve DEV-SOL'a karşı operasyonlar yapmak amacıyla Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Sami Hoştan ve Yasar Öz gibi isimlerden olusan bir ekip kurduğu, bu ekibi eski MİT gorevlisi Korkut Eken'in sevk ve idare ettigi, ekipteki kişilere resmi kimlikler, yeşil pasaportlar verildigi, bu kişilerin polis eskortlarıyla dolaştığı, uyusturucu kacakçılığı, adam öldürme gibi eylemleri yaparken polis himayesinden yararlandıkları, Tarik Umit, Lazim Asmaili ve Askar Simitko'yu bu ekibin kaçırarak ortadan kaldırdığı, Mehmet Ali Yaprak'ın bu ekipce kaçırılıp Sedat Bucak'ın Siverek'teki evinde sorgulandığı, Yaprak'tan dört milyon mark alındığı, önlem alınmazsa bu ekibin siyasi cinayetlere de yönelebileceği vurgulanıyordu.”
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|